Türk Tabipleri Birliği, Türkiye sağlık ve hekimlik ortamını tahrip eden politikalara karşı bir dizi eylem ve etkinlik yapılması kararlaştırılmıştır. Mart ayı boyunca gerçekleştireceğimiz Beyaz Eylemler ile sesimizi bütün kamuoyuna ve siyasi yetkililere duyurmayı, çözüm önerilerimizi hep birlikte tartışmayı ve sağlıktaki bu olumsuz gelişmeleri durdurmayı amaçlıyoruz.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
Beyaz MİTİNG: 11 Mart 2007 Pazar günü Ankara Sıhhiye'de Sağlık Bakanlığı önünde bütün illerden gelecek hekimlerle gerçekleştirilecek mitingde Beyaz Referandum'dan çıkan Nabız sayımının sonuçları açıklanacak ve Türkiye sağlık ortamına yönelik görüşlerimiz kamuoyuna duyurulacaktır.
Beyaz GöREV: Türkiye'de modern tıp eğitiminin başladığı ve uzun yıllardır Tıp Bayramı olarak kutladığımız 14 Mart 2007 Çarşamba günü bütün sağlık birimlerinde GöREVde olacağız. GöREV etkinliğimiz sırasında sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi politikalarına yönelik itirazlarımızın yanı sıra TTB'nin yıllar içerisinde biriktirdiği değerlerden oluşacak pozitif çözüm önerilerimizi kamuoyuna açıklayacağız.
Sağlık ve Hekimlik Ortamını Tahrip Eden Politikalar
1- İthal Hekim Yurtdışından hekim ithalatının amacı uluslararası deneyim ve bilgiden faydalanmak değil, sağlık piyasasına ucuz işgücü oluşturmak, yedek işsiz hekim ordusu yaratmaktır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türki Cumhuriyetlerde aylık 100- 150 dolara çalışacak yabancı hekimler var" sözleri Hükümet'in hedefini açıkça ortaya koymaktadır.
2- Aile Hekimliği Kandırmacası Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinin ticarileştirilmesini hedefleyen Aile Hekimliği Uygulaması ile Türkiye'nin 40 yıllık birikimi olan sağlık ocakları kapatılarak tasfiye ediliyor, aile hekimi olmak istemeyen pratisyen hekimler idari baskılara maruz kalıyor. Sağlık Bakanlığı, Aile Hekimliğinin olmazsa olmaz koşulu sevk zincirini ise bir türlü hayata geçirmiyor.
3- Genel sağlık(sızlık) sigortası Sağlık hizmetini bir hak olmaktan çıkarıp parası olana, parası kadar sağlık hizmetini amaçlayan Genel Sağlık(sızlık) Sigortası'nın hukuki altyapısı Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra çöktü. Sağlıkta "Dönüşüm" Programı'nın da hiçbir geleceği kalmadı. Hükümet ise uluslararası finans kurumlarının ve TÜSİAD, TİSK, vb. sermaye örgütlerinin ısrarları doğrultusunda uygulamaya 1 Temmuz 2007 tarihinde başlamak için ısrarını sürdürüyor.
4- Üniversite hastanelerinin çökertilmesi Maliye Bakanlığı'nın işlem başına ödemeden vaka başına ödemeye geçmeyi öngören 1 Temmuz 2006 Genelgesi Danıştay'dan döndü. Buna rağmen siyasi iktidarın üniversitelere karşı hasmane tutumu, sosyal güvenlik kurumlarından alacaklarının ödenmemesi nedeniyle üniversite hastaneleri büyük mali sıkıntılar yaşıyor, sağlık hizmeti vermekte zorlanıyorlar.
5- Devlet hastanelerinin özelleştirilmesi Büyük zorluklar içinde sağlık hizmeti vermeye çalışan devlet hastaneleri yok edilmek isteniyor. Sağlık İşletmeleri Kanun Tasarısı'nda kamu hastanelerinin işletmelere dönüştürülüp kademeli olarak özelleştirilmesi hedefi açık olarak ifade ediliyor. Kamu mallarını "babalar gibi" satmakla övünen Maliye Bakanı da 17 Şubat günü yaptığı konuşmada "Sağlık Bakanı bir, iki hastane verse de özelleştirsek" sözleriyle Hükümet'in niyetini ifşa etti.
6- Tıp eğitiminde tahribat Yargı organlarının aksi yöndeki bir dizi kararına rağmen siyasi iktidar eğitim hastanelerinde artık bir işgal harekatına dönüşmüş olan şef, şef yardımcılığındaki kadrolaşma uygulamalarını devam ettirmek istemektedir. Siyasetin her türlü müdahalesinden uzak olması gereken eğitici kadrolarına liyakata değil sadakata dayalı olarak kendi yandaşlarını atamanın yollarını, hukuku dolanarak bulmaya çalışmaktadır.
7- Mesleki sorumluluk sigortası kıskacı Sağlık Bakanlığı sağlık ortamındaki yetersizlikleri gidermek yerine bu yetersizlikler üzerinden sigorta kuruluşlarının fonlarına katkı sağlamayı düşünmekte ve hekimleri potansiyel suçlu olarak görmektedir. "Zorunlu mali sorumluluk sigortası" ile hekimlere ek bir gider yaratılırken yapılacak devasa sigorta anlaşmalarıyla sağlık ortamı piyasa ile baş başa bırakılmaktadır.
8- Mecburi hizmet 12 Eylül askeri döneminin ürünü Mecburi Hizmet, 2003 yılında "hekimlerin yurt sathında dengeli ve adil dağılımının zorlamalarla sağlanamayacağı" gerekçesiyle kaldırılmıştı. Bu gerekçenin altında imzası olan siyasi yetkililerin iki yıl sonra tekrar başlattığı uygulama hem tıp fakültesi öğrencilerinin, hem de asistan hekimlerin başında Demokles'in kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor, diplomalarımız rehin tutuluyor.
9- Reçete kısıtlamaları Sürekli olarak değiştirilen Maliye Bakanlığı genelgeleri ile reçetelere yazılacak ilaç kalemi ve süreleri sınırlanmakta, bir dizi ilaç geri ödeme listelerinden çıkarılmaktadır. "Sağlıkta tasarruf" gerekçesiyle yapılan düzenlemelerle hastaların ilaca ulaşma hakkı engellenmekte, hekimlerin reçete yazma hakkı kısıtlanmakta; mesleki bağımsızlığımız yok edilmeye çalışılmaktadır.
10- Hekim emeğinin ucuzlatılması Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ, Bakanlık koltuğuna oturduktan dört yıl sonra sağlık sistemimizin en büyük sorununun "hekim yetersizliği" olduğunu keşfetti(!). Hekim istihdamı konusunda gerçekçi tedbirler yerine ucuz popülist çözümler arıyor. Bir yandan hekim ithalatı yoluyla, diğer yandan altyapısı yetersiz yeni tıp fakülteleri açarak hekim emeğini ucuzlatmaya çalışıyor.
11- IMF-Dünya Bankası kıskacında sağlık IMF'ye kamu sağlık harcamalarının kontrol altına alınacağı sözü veren Hükümet, alacağı kredinin karşılığında yetmiş milyon insanımızın sağlığını ve sosyal güvenliğini ipotek etmektedir. Bu ülkenin sağlık politikaları artık ne yazık ki, Ankara'dan değil, Washington'daki uluslararası finans kurumları tarafından belirlenmektedir. IMF ve Dünya Bankası patentli bu politikaların esasını sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, özelleştirilmesi oluşturuyor.
12- Sağlıkta uluslararası "pazar" "İthal hekim"lerin Türkiye'de çalışabilmesine imkan sağlayan düzenlemenin bir diğer hedefi sağlık "pazarı"nı uluslararası sermayeye açmaktır. Hükümet'in amacı hiçbir şekilde Türkiye sağlık sisteminin sorunlarını çözmek değil, başta Dubai şeyhi El Maktum olmak üzere uluslararası sağlık patronlarına kârlılık alanları yaratmaktır.
13- Özel ve işyeri hekimliğinde kaos Özel sağlık kurumlarında ücretli çalışan, işyeri hekimliği yapan ve muayenehanesinde hizmet veren hekimleri sıkıntılı günler bekliyor. İktidarın işveren patron örgütlerinin taleplerini önceleyen tutumunu engelleyemezsek, işyeri hekimleri işsizliğe, özelde çalışanlar güvencesiz sözleşmelere muayenehaneler ise sağlık tekellerine teslim edilecek.
14- Sevgisiz, hürmetsiz, değer bilmez tutumlar Hekimlere yönelik sevgisiz, hürmetsiz ve değer bilmez tutumlar alışkanlık haline getirildi. "Hekimlerin eli hastaların cebinde", "hastayı rehin alan doktoru ben de rehin alırım", "doktorlar iğne yapmayı bile bilmez" ve benzeri haksız, mesnetsiz suçlamalarla hekimler hedef gösteriliyor. Hekimler üzerindeki idari baskılar, soruşturmalar, cezalar, sürgünler artarak devam ediyor.
15- Hekime yönelik şiddet Mesleğini layıkıyla yapmaya, hastalarına özenle hizmet etmeye çalışan hekimler hemen her gün acil servislerde, polikliniklerde, hastane bahçelerinde saldırıya uğruyor. Toplumda giderek yaygınlaşan şiddet atmosferi, sağlıkla ilgili her türlü sorunda hekimlerin hedef gösterilmesi, hastaları hekimlere karşı kışkırtan yaklaşımlar hekimleri şiddetin hedefi haline getiriyor. Türk Tebipleri Birliği; 10.03.2007 |