K.K.K. ORGENARAL İLKER BAŞBUĞ'UN BASIN AÇIKLAMASI (10 MART 2007 – DİYARBAKIR)
(ÖZET)
Diyarbakır'a en son, İç Güvenlik Harekâtındaki uygulamaları yerinde görmek maksadıyla, Ekim 2006 ayı başında gelmiştik. Sizlere o günden bugüne kadar geçen süre zarfında meydana gelen olaylar ve yaşanan gelişmelere ilişkin bazı bilgiler vermek istiyorum:
- Ekim ayı başlarında yurt içinde bulunan terörist sayısı yaklaşık 1800-2000 idi. Kış süresince bu sayının 1100-1200'e düştüğünü; yani sayıları 700-800 arasında değişen miktardaki teröristin Irak'ın kuzeyine çekildiğini değerlendirmekteyiz. Irak'ın kuzeyinde ise, büyük çoğunluğu Türkiye hududuna yakın bölgelerde olmak üzere, 3500-3800'e yakın terörist bulunmaktadır. Kandil Dağı bölgesinde bulunan terörist sayısı ise yine yaklaşık 500 civarındadır.
- Mart ayından itibaren, teröristlerin Irak kuzeyinden yurt içine geri dönüşe başladıklarını ve bu hareketin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini değerlendirmekteyiz.
- Geçtiğimiz bu dönemde; bölgede 57 adet önemli İç Güvenlik olayı meydana gelmiştir. Bu olaylardan 22 adet çatışma Güvenlik Kuvvetleri inisiyatifinde gerçekleşirken; 35 adet olay ise terör örgütü tarafından gerçekleşmiştir.
- Bu süreçte 101 terörist ise etkisiz hale getirilmiştir.
Bu sayısal veriler; terör örgütünün iç ve dış kamuoyunu kandırmak maksadıyla ortaya attığı söylemlerin ne kadar yanlış ve çarpıtılmış olduğunun da göstergesidir.
Bölücü terör örgütüne karşı mücadele esas itibariyle dört ana alanda; güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel ve bilgi harekâtı alanlarında yürütülmelidir/ yürütülmektedir. Bu aslında devletin, bütün kurumlarını ve imkânlarını kullanarak, teröre karşı kararlılıkla mücadele etmesi demektir.
Teröre karşı etkili bir biçimde mücadele etmek için, bu dört alandaki faaliyetlerin paralel ve eşzamanlı olarak yürütülmesi zorunludur. Bu faaliyetler birbirine tamamlamaktadır. Bu konuda kavram kargaşası yaratılmamalı, zihinler bulandırılmaya çalışılmamalıdır.
Karşımızdaki organize bir terör örgütüdür ve bu örgütünün de silahlı bir kadrosu vardır. Güvenlik Kuvvetlerinin, bu mücadeledeki temel görevi; kırsalda ve yerleşim yerlerinde faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarını, yani teröristleri arayıp bulmak ve etkisiz hale getirmektir. Bu ise silahlı bir mücadeledir. Bu görev etkili şekilde yerine getirilmeksizin, terör örgütünün ve teröristlerin başarı umutlarının yok edilmesi mümkün değildir.
Güvenlik Kuvvetleri; kendilerine verilen bu görevi, geçtiğimiz kış döneminde de büyük bir kararlılıkla yürütmüş ve önümüzdeki dönemlerde de, terör örgütü var olduğu müddetçe, artan bir kararlılıkla yürütmeye devam edecektir. Bu kapsamda Şırnak'ta devam etmekte olan bir operasyonda evvelki gün maalesef iki Geçici Köy Korucumuz şehit olmuştur. Geçici Köy Korucularımızın köyü olan Doğan köyünün bütün halkına başsağlığı diliyor, şehitlerimiz rahmetle anıyorum.
Bugünlerde bazı bölgelerde görülebilecek askeri hareketlilik, kış döneminde bölgeden ayrılan birliklerin geri dönüşleri ile ilgilidir.
Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi; bölücü terör örgütünün hedeflediği amaçlara ulaşma ve başarılı olma şansı yoktur. Örgüte mensup teröristler için tek çıkar yol, Türkiye Cumhuriyeti Devletine teslim olmak ve Yüce Türk Adaletinin karşısına çıkmaktır.
Bölücü terör örgütü, etnik milliyetçilik temelinde hareket etmektedir. Örgütün bugün için öncelikli hedefi; Türkiye'deki ulus devlet yapısının ortadan kaldırılmasıdır.
Her ülkede etnik ve kültürel farklılıklar olabilir. Farklılıklara saygılı olmak başka şey, farklılıkları öne çıkarmaya, hâkim kılmaya çalışmak başka bir şeydir.
Ulus devlet; farklılıklara saygı gösterirken, ülkenin bütün fertlerini ulusal bir kimlik altında, ortak paydalar çerçevesinde bütünleştirmeyi hedef alır.
Ortak paydaları ise dil, kültür ve ülkü birliği oluşturur.
Etnik nedenlere dayanan çatışmaları önleyecek çözüm, ulus devlet anlayışından geçer.
Ulu Önder Atatürk'ün en büyük eseri olan ulus devlet yapısını sonsuza kadar korumak hepimize düşen temel bir görevdir.
İç Güvenlik Harekâtının uygulanmasında özellikle şu hususa özen göstermekteyiz:
Bölgedeki insanımızı terörle özdeşleştirmek, herkesi potansiyel terörist olarak görmek, terörizmle mücadelede yapılacak en büyük yanlıştır. Bu tip davranışlar terör örgütü yararına olacaktır. Terörle mücadelenin her hal ve şartta hukuk düzeni içerisinde yürütülmesi zorunludur. İç Güvenlik Harekâtında; her zaman en büyük desteği bölge halkımızdan aldık. Terörden en büyük zararı görmüş olan ve gerçekleri bütün yalınlığı ile kavrayan bölge halkımızın, teröre karşı son zamanlarda takındığı tavır, güvenlik güçleri için en büyük güvencedir.
Nevruz Bayramı
Hukuk devletinde herkes, hukuk kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır. Önümüzde, ulusça kutlayacağımız Nevruz Bayramı vardır. Halkımızın bu bayramı büyük bir coşku ile kutlaması, ancak bölücü amaçlara alet olmaması temel isteğimizdir.
Terörle Mücadele Kanunu'nun 7'nci maddesini bir defa daha hatırlatmak isterim:
"Terör örgütünün propagandasını yapmak terör suçudur. Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması, ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi de bu suç kapsamına girmektedir."
Türkiye Cumhuriyeti, bazılarımız zaman zaman unutsa da, yaşadığımız coğrafyada büyük ve güçlü bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti için öncelikli görev ise, Türkiye'nin milli menfaatlerinin korunmasıdır, gerçekleştirilmesidir. Türkiye'de yaşanan terör olayları, Irak'ta meydana gelen gelişmelerden doğrudan etkilenmektedir.
Irak'taki gelişmeler çerçevesinde, Türkiye'nin milli menfaatlerini ilgilendiren konular iki ana başlıkta toplanabilir. Bunlar; Irak'ın kuzeyindeki bölücü terör örgütünün mevcudiyeti ile, Irak'ın siyasi ve toprak bütünlüğünün korunmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlettir. Askeri ihtiyaçlar gerektirdiği zaman, Anayasa ve yasalar ile uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde, Türkiye Irak kuzeyindeki bölücü terör örgütüne karşı uygun göreceği tedbirleri her zaman alabilir.
Bu konunun, kamuoyunun gündeminde gereğinden fazla yer almamasına özen gösterilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Türkiye'nin milli menfaati, bütün gelişmelere rağmen, Irak'ın siyasi ve toprak bütünlüğünün korunmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye milli menfaatlerini koruyacak güçtedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kaynağı ne olursa olsun, şantajları ve şantajlara dayanan tehditleri ciddiye almaz.
Büyük Devlet Adamı İsmet İNÖNÜ'nün Lozan Konferansı esnasında açıkça söylediği gibi;
"Irak'ın güvenliği bakımından en iyi garanti, Irak'ta iktidar kimin elinde olursa olsun, Türkiye'nin dostluğunu kazanmaktır." Kara Kuvvetleri Komutanlığı; 10.03.2007 |