Türkiye, yüzyılımızda petrol kadar önemli olabileceği düşünülen bor madeninin dünyadaki en büyük rezerv ülkesidir. Ancak bu konumunun avantajlarını tam anlamıyla değerlendirememekte, gerek rafine bor ürünleri, gerekse bor uç ürünleri ihracatından potansiyelinin altında gelir elde etmektedir. Özellikle sanayinin pek çok alanında kullanılan bor uç ürünleri üretiminde Türkiye epeyce geri durumdadır.
Türkiye'nin bor madenlerinden yeterince yararlanamaması bu güne kadar konuya stratejik bir yaklaşım getirilememiş olmasından kaynaklanmaktadır. 1978 yılında bor yataklarının devletleştirilmesine kadar sektör büyük ölçüde yabancı firmaların ve bazı küçük ölçekli Türk firmalarının elinde kalmış, kamu yararı amacı güden bir üretim sistemi kurulmamıştır. Bor madenlerinin devletleştirilerek devlet adına işletilmek üzere Etibank'a bırakılmasından sonra önemli ilerlemeler sağlanmışsa da bor ve bor ürünlerinin Türkiye'nin döviz gelirlerini azamileştirecek bir araştırma, üretim ve pazarlama stratejisi oluşturulamamıştır.
Bor madenlerinin değeri ve önemi göz önünde bulundurulduğunda, devlet tarafından, tek elden işletilmesinin, özellikle yabancı firmaların eline bırakılmamasının kamu yararı açısından büyük önem taşıdığı düşünülmektedir. Gerek uluslar arası bor oligopol piyasasının büyük oyuncularının Türkiye'deki bor yataklarını ülkemizin çıkarlarını göz ardı ederek, kendi karlarını azamileştirecek şekilde işletmesinin önüne geçilebilmesi, gerekse Türk vatandaşı işleticilerin kendi aralarında rekabet ederek borun yurt dışı fiyatını düşürmesinin engellenebilmesi, üretim, işletme, araştırma, pazarlama faaliyetlerinin tek elden yürütülerek uluslar arası piyasada tek oyuncu olarak Türkiye'nin çıkarlarının korunabilmesi için devlet tekelinin önemli olduğu düşünülmektedir.
Bor madeninin çıkarılması, işletilmesi, pazarlaması devlet tekelindedir. Ancak, yerli sanayicilerin bor uç ürünleri üreten işletmeleri ve bor kullanan sanayileri kurulmasında herhangi bir yasal engel olup olmadığı konusunda Danıştay'ca verilmiş iki farklı karar bulunmaktadır. Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi gerekmektedir.
Bor uç ürünlerine dayalı ileri teknoloji gerektiren yatırımların yapılmasının, Türkiye'yi katma değeri düşük ham cevher satmak yerine katma değeri çok yüksek rakamlara ulaşabilen (dünya pazarı yıllık 60-80 milyar dolar) uç ürünleri üretip satmasının ihracat gelirlerini artırmada önemli rol oynayabileceği düşünülmektedir. Halihazırda İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) laboratuarlarında geliştirilen 20'nin üzerinde ileri bor ürünü olduğu ve Eti Holding A.Ş.'nin tüm bu yatırımları tek başına yapabilecek mali ve idari güce sahip olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Özel sektörün bor kullanan ileri teknolojili sanayilere yatırım yapmasının devletçe teşvik edilmesi, bu konuda etkin bir devlet-sanayi işbirliği sağlanması, ülkemizin bu doğal zenginliğinden azami faydayı sağlayabilmesi için önemlidir. Bu amaçla çeşitli teşviklerin sağlandığı bor teknoloji serbest bölgeleri kurulabilir. Bu serbest bölgelerde, yüksek teknolojili bor uç ürünlerinin araştırılması, patentli ürünlerin üretilmesi ve ihraç edilmesi teşvik edilmelidir. Bölgede faaliyet gösterecek firmalar yüksek teknolojiye yatırım yapan, katma değeri yüksek bor uç ürünleri üreten firmalar arasından seçilmelidir. Serbest bölgenin gümrük kapısı ihtisas gümrüğü olarak yapılandırılmalı, gerekli laboratuar vs. test cihazları alt yapısı sağlanmalıdır. Aralık 2001'den beri faaliyette olan TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi (TEKSEB) uygulamalarının (ki özellikle bölgenin kamu kurumu niteliğinde bir araştırma merkezinin çevresinde yer alması, bölge kurucu işleticiliğinin de bu kurum tarafından yapılmasının olumlu sonuçları kısa sürede görülmüştür) bor teknoloji serbest bölgesinin kurulmasında ve işletilmesinde model olabileceği düşünülmektedir.
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün kurulmuş olması bor madeninin bilinen kullanım alanlarının araştırmasını ve yeni kullanım alanlarının keşfedilmesini sağlamak için önemli bir gelişmedir. Bu enstitü bünyesindeki araştırma gruplarınca uluslar arası bor pazarı takip edilerek Türkiye'nin dünyadaki en büyük rezerve sahip ülke olarak gücünü, etkinliğini artırıcı önlemler geliştirilmelidir. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ile geliştirilecek ürünleri kullanacak sektörlerin, yurt içindeki ve yurt dışındaki üniversitelerin, araştırma kurumlarının ve teknoparkların işbirliğinin sağlanması önemlidir. Enstitünün öncelikli hedefi katma değeri yüksek yeni ürünlerin geliştirilmesi olmalıdır.
Türkiye'nin halihazırda ihracat yaptığı pazarlardaki durumunun ve ihracat yapmadığı pazarlardaki potansiyelin detaylı bir araştırmasının yapılması gerekmektedir. Özellikle bor/bor ürünleri ithalatı artan ülkelerdeki fırsatların değerlendirilebilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Geleneksel pazarlardan Türkiye'nin pazar payı azalmakta olanlarda düşüşün sebepleri araştırılmalıdır. Türkiye'nin ihracat yapmadığı ülkelerde pazar araştırmaları yapılarak bu ülkelere de ihracat yapma imkanları üzerinde çalışılmalıdır.
Bor madenlerini Devlet adına işleten Eti Bor A.Ş. personelinin AR-GE çalışmalarına etkin katılımının sağlanması, kurumun verimliliği ve etkinliği büyük önem arz etmektedir. Eti Bor tesislerinin modernizasyonuna önem verilmesi, tesisleri, standartlara uygun kaliteli ürünleri üretebilecek seviyeye getirecek yatırımların yapılması gerekmektedir. Dünya talebinin ham bordan rafine bor ürünlerine kaymakta olduğu göz önünde bulundurularak rafine ürünleri üretecek tesislere yatırım yapılması önem kazanmaktadır.
Türkiye, ancak bor'da yüksek teknolojiyi üreten ve yüksek teknolojili uç ürünleri satan ülke konumuna gelince pazarın lideri olabilecek, fiyatları kontrol edebilecektir. En büyük rezerv ülkesi olan Türkiye'nin bor ihracatından azami geliri elde edebilmesi ancak teknolojiye ve pazara hakimiyet ile sağlayabilir.
Raporun tamamı için tıklayınız...
Dış Ticaret Müsteşarlığı; 01.02.2007 |